Turkish sentences from Tatoeba 2

She came alone.

O tek başına geldi.

She choked him.

O onu boğdu.

She dumped him.

O onu terketti.

She fooled him.

O onu enayi yerine koydu.

She grew roses.

O güller yetiştirdi.

She helped him.

O ona yardımcı oldu.

She hugged him.

O ona sarıldı.

She is a nurse.

O bir hemşire.

She is awkward.

O sakardır.

She is out now.

O şimdi dışarıda.

She is prudish.

O aşırı dürüst geçinen biridir.

She isn't poor.

O zavallı değildir.

She kept quiet.

O, sessiz kaldı.

She kicked him.

O ona tekme attı.

She kissed him.

O onu öptü.

She likes wine.

O şarap sever.

She looked sad.

O, üzgün ​​görünüyordu.

She loves cats.

O kedileri seviyor.

She misses him.

O onu özlüyor.

She seems rich.

O zengin görünüyor.

She shot a gun.

O bir silah sıktı.

She sings well.

O iyi şarkı söyler.

She teased him.

O ona sataştı.

She trusts him.

O ona güvenir.

She types well.

O iyi yazar.

She's a beauty.

O güzel bir kadındır.

Smoke appeared.

Duman ortaya çıktı.

It's spring.

Bahar geldi.

Stop grumbling.

Homurdanmayı bırak.

Take your time.

Acele etmeyin.

Thanks, Yukina.

Teşekkürler Yukina.

That's a shame.

Bu bir utanç.

That's a tower.

Bu bir kule.

That's my line!

Sıra bendedir.

That's strange.

Bu çok garip.

That's the way.

Bu böyledir.

That's too bad.

Bu çok kötü.

That's unusual.

Bu sıradışı.

The birds sang.

Kuşlar öttü.

The flag is up.

Bayrak yukarda.

Their eyes met.

Gözleri bir araya geldi.

Their lips met.

Dudakları dokundu.

There is a cat.

Bir kedi var.

They are happy.

Onlar mutlulular.

They asked him.

Ona soru sordular.

They hated Tom.

Onlar Tom'dan nefret ediyorlardı.

They quarreled.

Onlar tartıştılar.

They were busy.

Onlar meşgullerdi.

Think about it.

Bunu düşünün.

This annoys me.

Bu beni rahatsız ediyor.

This is a book.

Bu bir kitaptır.

This is a desk.

Bu bir masa.

This is broken.

Bu bozuk.

This is my car.

Bu benim arabam.

This is my cat.

Bu benim kedimdir.

This is my dog.

Bu benim köpeğim.

Ticket, please.

Bilet, lütfen.

Tom can't swim.

Tom yüzemez.

Tom died young.

Tom genç yaşta öldü.

Tom felt great.

Tom mükemmel hissetti.

Tom felt happy.

Tom mutlu hissetti.

Tom felt tired.

Tom yorgun hissetti.

Tom got burned.

Tom yandı.

Tom got robbed.

Tom soyuldu.

Tom has a cold.

Tom üşütmüş.

Tom has a rash.

Tom'un bir kaşıntısı var.

Tom has asthma.

Tom'un astımı var.

Tom hated Mary.

Tom Mary'den nefret ediyordu.

Tom hates Mary.

Tom Mary'den nefret ediyor.

Tom is a thief.

Tom bir hırsız.

Tom is at work.

Tom işte.

Tom is at work.

Tom çalışıyor.

Tom is nervous.

Tom sinirlidir.

Tom is out now.

Tom şimdi dışarda.

Tom is patient.

Tom sabırlıdır.

Tom isn't here.

Tom burada değil.

Tom isn't home.

Tom evde değildir.

Tom isn't tall.

Tom uzun boylu değil.

Tom looks pale.

Tom solgun görünüyor.

Tom set a trap.

Tom bir tuzak kurdu.

Tom slept late.

Tom geç uyudu.

Tom was mugged.

Tom yağmalanmıştı.

Tom was scared.

Tom korktu.

Tom, don't die.

Tom, ölme.

Try this sauce.

Bu sosu deneyin.

Turn on the TV.

TV'yi açın.

Wash your face.

Yüzünüzü yıkayın.

Watch yourself.

Kendine dikkat et.

We are cousins.

Biz kuzenleriz.

We are doctors.

Bizler doktoruz.

We made him go.

Biz onu gönderdik.

We need a plan.

Bizim bir plana ihtiyacımız var.

We study music.

Müzik çalışıyoruz.

We'll paint it.

Biz onu boyarız.

What do you do?

Ne iş yaparsınız?

When's it over?

Ne zaman biter.

Where is Paris?

Paris nerede?

Where were you?

Neredeydin?

Which side won?

Hangi taraf kazandı.

Who broke this?

Bunu kim kırdı?

Who is on duty?

Kimler görevde?

Who killed Tom?

Tom'u kim öldürdü?

Who knows that?

Onu kim biliyor?

Who likes Tony?

Tony'yi kim seviyor?

Who painted it?

Onu kim boyadı?

Why do you ask?

Neden soruyorsun?

Why do you lie?

Neden yalan söylüyorsun?

Why is he here?

Neden o orada?

Why is he here?

O niçin burada?

Will Jane sing?

Jane şarkı söyleyecek mi?

Yes, I know it.

Evet, bunu biliyorum.

You look bored.

Sıkılmış görünüyorsun.

You look tired.

Yorgun görünüyorsun.

You look upset.

Üzgün ​​görünüyorsun.

You were right.

Sen haklıydın.

You're in luck.

Siz şanslısınız.

You're kidding!

Dalga geçiyorsun!

You're my type.

Sen benim tipimsin.

You're welcome.

Bir şey değil.

You've changed.

Değiştiniz.

A boat capsized.

Bir tekne alabora oldu.

A fish can swim.

Bir balık yüzebilir.

A man must work.

Bir adam çalışmak zorundadır.

All are present.

Herkes mevcut.

Allen is a poet.

Allen bir şair.

Do I annoy you?

Seni sıkıyor muyum?

Anybody will do.

Herhangi biri işe yarar.

Aoi dances well.

Aoi iyi dans eder.

Are drinks free?

İçecekler ücretsiz mi?

Are these yours?

Bu sizin mi?

Are you home?

Evde misin?

Are you excited?

Heyecanlı mısın?

Are you kidding?

Dalga mı geçiyorsun?

Are you serious?

Ciddi misin?

Are you working?

Çalışıyor musunuz?

Balls are round.

Toplar yuvarlaktır.

Bees make honey.

Arılar bal yapar.

Be yourself.

Kendine gel.

Boil some water.

Biraz su kaynatın.

Call me anytime.

Beni her zaman arayın.

Call the police!

Polis çağır!

Call the police!

Polisi çağır!

Can Bob be sick?

Bob hasta olabilir mi?

Can I go now?

Şimdi gidebilir miyim?

Can you do that?

Onu yapabilir misin?

Can you hear me?

Beni duyabiliyor musun?

Cats catch mice.

Kediler fareleri yakalar.

Clean your room.

Odanızı temizleyin.

Come and see me.

Beni görmeye gel.

Come and see me.

Gel ve beni gör.

Come here, John.

Buraya gel, John.

Come home early.

Eve erken gel.

Come if you can.

Gel gelebilirsen.

Come on, get up.

Haydi, kalk.

Congratulations!

Tebrikler!

Count to thirty.

Otuza kadar say.

Did he go there?

O oraya gitti mi?

Do you miss me?

Beni özledin mi?

Do I need a tie?

Bir kravata ihtiyacım var mı?

Do you have one?

Bir tanesine sahip misin?

Do you know her?

Onu tanıyor musunuz?

Do you remember?

Hatırlıyor musun?

Do you think so?

Öyle düşünüyor musun?

Do you want him?

Onu istiyor musunuz?

Does he know me?

O beni biliyor mu?

Don't apologize.

Özür dileme.

Don't be a fool.

Aptal olmayın.

Don't be absurd.

Saçma olmayın.

Don't be afraid.

Korkmayın.

Don't get angry.

Kızma.

Don't look back.

Geriye bakmayın.

Don't overdo it.

Aşırıya kaçmayın.

Don't play here.

Burada oynamayın.

Don't stop here.

Burada durma.

Don't tell lies.

Yalan söylemeyin.

Don't trust him.

Ona güvenme.

Drive carefully.

Dikkatli sür.

Emi looks happy.

Emi mutlu görünüyor.

Enjoy your meal!

Afiyet olsun!

Enjoy your trip.

Seyahatin tadını çıkarın.

Follow that car.

O arabayı izleyin.

Get out of here.

Defol

Give her a doll.

Ona bir oyuncak verin.

Give me a break.

Bana bir mola verin.

Go home quickly.

Çabucak eve git.

Goodbye, Sayoko.

Güle güle, Sayoko.

Great, isn't it?

Harika, değil mi?

Green suits you.

Yeşil size uyar.

Green suits you.

Yeşil size uyuyor.

Has he come yet?

Henüz geldi mi?

Good afternoon.

İyi günler.

He began to cry.

O ağlamaya başladı.

He began to run.

O koşmaya başladı.

He bought a hat.

O bir şapka aldı.

He can run fast.

O hızlı koşabilir.

He can't be ill.

O hasta olamaz.

He did his best.

O elinden geleni yaptı.

He felt at home.

O evindeymiş gibi hissetti.

He gave up hope.

O, ümidinden vazgeçti.

He had jeans on.

Üzerinde kot pantolon vardı.

He had no money.

Onun hiç parası yoktu.

He has a camera.

Onun bir kamerası var.

He has a hat on.

Kafasında bir şapkası vardı.

He has a racket.

Onun bir raketi var.

He has a Toyota.

Onun bir Toyotası var.

He has gone mad.

O çıldırdı.

He has gone out.

O gitti.

He has no money.

Onun hiç parası yok.

He has ten cows.

Onun on ineği var.

He has two dogs.

Onun iki köpeği var.

He is a bad boy.

O kötü bir çocuk.

He is a painter.

O bir ressam.

He is a teacher.

O bir öğretmen.

He is depressed.

O bunalımlı.

He is my friend.

O benim arkadaşım.

He is off today.

O bugün izinli.

He is unmarried.

O, bekar.

He is very kind.

O çok kibardır.

He is very kind.

O çok nazik.

He kept singing.

O şarkı söylemeyi sürdürdü.

He kept talking.

O konuşmaya devam etti.

He lied readily.

O kolayca yalan söyledi.

He likes Disney.

O Disney'i sever.

He likes soccer.

O futbolu seviyor.

He likes sweets.

O şekerlemeden hoşlanır.

He likes tigers.

O kaplanlar seviyor.

He likes to run.

O koşmayı sever.

He likes to run.

O çalıştırmayı seviyor.

He looked about.

O etrafına bakındı.

He looks strong.

O güçlü görünüyor.

He lost his job.

O işini kaybetti.

He loves trains.

O trenleri sever.

He made a robot.

O bir robot yaptı.

He made me sing.

O bana şarkı söyletti.

He may be there.

O orada olabilir.

He mentioned it.

O ondan bahsetti.

He plays soccer.

O futbol oynar.

He seems honest.

O dürüst görünüyor.

He swindled her.

O onu dolandırdı.

He walks slowly.

O, yavaşça yürüyor.

He was cheating.

O hile yapıyordu.

He was speaking.

O konuşuyordu.

He was standing.

O, ayakta duruyordu.

He was very old.

O çok yaşlıydı.

He writes books.

O kitaplar yazar.

He's a comedian.

O bir komedyen.

He's a comedian.

O bir komedyendir.

He's kind to me.

O bana karşı nazik.

He's very timid.

O çok ürkek.

Help me, please.

[sound: LC3BCtfen+bana+yardC4B1m+et. mp3] Lütfen bana yardım et.

How about 12:45?

12:45'e ne dersin?

How is your dad?

Baban nasıl?

How rude of you!

Ne kadar kabasın!

How's your cold?

Soğuk algınlığın nasıl?

How's your wife?

Karın nasıl?

I ache all over.

Benim her yerim ağrıyor.

I am a bachelor.

Ben bekarım.

I am in a spot.

Başım dertte.

I'm in trouble.

Başım belada.

I'm dead tired.

Ben çok yorgunum.

I bought a book.

Ben bir kitap satın aldım.

I broke a glass.

Ben bir bardak kırdım.

I bump into her.

Onu çarparım.

I call him Mike.

Onu Mike olarak çağırırım.

I called her up.

Onu aradım.

I called him up.

Ben onu aradım.

I called Tom up.

Tom'a telefon ettim.

I can swim fast.

Ben hızlı yüzebilirim.

I can swim well.

Ben iyi yüzebilirim.

I can't hear it.

Ben onu duyamıyorum.

I can't help it.

Elimde değil.

I caught a cold.

Soğuk aldım.

I cooked dinner.

Ben akşam yemeğini pişirdim.

I didn't see it.

Ben onu görmedim.

I don't need it.

Ona ihtiyacım yok.

I don't see him.

Onu görmüyorum.

I escaped death.

Ölüm tehlikesini atlattım.

I feel feverish.

Ateşim çıktı./Ateşim var.

I feel homesick.

Vatan hasreti hissediyorum.

I feel relieved.

Ben rahatlamış hissediyorum.

I felt left out.

Ben dışarıda bırakılmış hissettim.

I get up at six.

Ben altıda kalkarım.

I go every year.

Ben her yıl giderim.

I got up at six.

Altıda kalktım.

I guessed right.

Ben doğru tahmin ettim.

I hate politics.

Siyasetten nefret ederim.

I hate reptiles.

Sürüngenler nefret ediyorum.

I have a bruise.

Bir çürüğüm var.

I have diabetes.

Diyabetim var.

I have dry skin.

Ben kuru bir cilde sahibim.

I have no fever.

Ben ateşim yok.

I have no money.

Hiç param yok.

I have ten pens.

Benim on dolma kalemim var.

I have to work.

Çalışmak zorundayım.

I have two cars.

İki arabam var.

I hear the drum.

Ben davulu duyuyorum.

I hurt my elbow.

Dirseğimi incittim.

I just miss him.

Ben sadece onu özlüyorum.

I know her well.

Onu iyi tanırım.

I know the girl.

Kızı tanıyorum.

I lay on my bed.

Yatağımda uzandım.

I lent him a CD.

Ona bir CD ödünç verdim.

I like baseball.

Beyzbolu severim.

I like sleeping.

Ben uyumayı seviyorum.

I like swimming.

Yüzmeyi severim.

I like the cold.

Ben soğuğu severim.

I like your car.

Arabanı severim.

I live in Japan.

Ben Japonya'da yaşıyorum.

I live in Tokyo.

Tokyo'da yaşıyorum.

I lost my watch.

Saatimi kaybettim.

I love comedies.

Komedileri seviyorum.

I meant no harm.

Amacım zarar vermek değildi.

I must go there.

Oraya gitmeliyim.

I must help her.

Ona yardım etmeliyim.

I need his help.

Benim onun yardımına ihtiyacım var.

I need somebody.

Birine ihtiyacım var.

I never give up.

Ben asla vazgeçmem.

I often see him.

Ben sık sık onu görürüm.

I outwitted him.

Onu kurnazlıkla altettim.

I paid the bill.

Ben faturayı ödedim.

I played tennis.

Tenis oynadım.

I prefer coffee.

Kahveyi öneririm.

I run every day.

Her gün koşarım.

I run every day.

Her gün çalışırım.

I saw her again.

Ben onu tekrar gördüm.

I saw him again.

Onu tekrar gördüm.

I shook my head.

Kafamı salladım.

I stay in Osaka.

Osaka'da kalıyorum.

I study English.

İngilizce çalışırım.

I teach English.

Ben İngilizce öğretirim.

I think it's OK.

Tamam olduğunu sanıyorum.

I think so, too.

Ben de öyle düşünüyorum.

I voted for Ken.

Ken için oy kullandım.

I wake up early.

Erken uyanırım.

I want a friend.

Bir arkadaş istiyorum.

I want a guitar.

Bir gitar istiyorum.

I want a refund.

Paramı geri istiyorum.

I want a Toyota.

Ben bir Toyota istiyorum.

I want that bag.

[sound: O+C3A7antayC4B1+istiyorum. mp3] O çantayı istiyorum.

I want to drive.

Araba sürmek istiyorum.

I want to sleep.

Uyumak istiyorum.

I will warn him.

Onu uyaracağım.

I wish you luck.

Sana şanş diliyorum.

I work with him.

Onunla çalışıyorum.

I'll be glad to.

Memnun olurum.

I'll buy a Ford.

Ben bir Ford alacağım.

I'll call later.

Ben daha sonra ararım.

I'll come by 10.

10'a kadar döneceğim.

I'll do my best.

Ben elimden gelenin en iyisini yapacağım.

I'm a bit tired.

Ben biraz yorgunum.

I'm a good cook.

Ben iyi bir aşçıyım.

I'm a policeman.

Ben bir polisim.

I'm a TV addict.

Ben bir TV bağımlısıyım.

I'm able to run.

Koşabilirim.

I'm about ready.

Ben neredeyse hazırım.

I'm almost done.

Neredeyse bitirdim.

I'm begging you.

Size yalvarıyorum.

I'm feeling fit.

Ben formda hissediyorum.

I'm from Canada.

Ben Kanadalıyım.

I'm from Zambia.

Ben Zambiyalıyım...

I'm in no hurry.

Ben hiç acelem yok.

I'm leaving now.

Ben şimdi gidiyorum.

I'm left-handed.

Ben solağım.

I'm on holiday.

Tatildeyim.

I'm tired of it.

Ondan usandım.

I'm tired of TV.

TV'den usandım.

I'm very hungry.

Ben çok açım.

I've had enough.

Bu kadarı yeter.

Is anybody here?

Burada biri var mı?

Is anybody home?

Evde kimse var mı?

Is he a teacher?

O bir öğretmen mi?

Is he breathing?

O, nefes alıyor mu?

Is she a doctor?

O bir doktor mudur?

Is she here yet?

O henüz burada mı?

Is this a radio?

Bu bir radyo mu?

Is this a river?

Bu bir nehir mi?

It doesn't hurt.

Bu incitmez.

It is necessary.

Bu gerekli.

It is seven now.

Şimdi yedidir.

It looked cheap.

O, ucuz görünüyordu.

It snowed a lot.

Çok kar yağdı.

It tasted sweet.

Tatlı bir tadı vardı.

It was very hot.

Çok sıcaktı.

It's a dead end.

Bu bir çıkmaz sokak.

It's a fine day.

Güzel bir gün.

It's a surprise.

O bir sürprizdir.

It's about time.

Bu bir zaman meselesi.

It's almost six.

Neredeyse altı.

It's an eyesore.

O, göz zevkini bozar.

It's cool today.

Bugün hava serin.

It's fine today.

Bugün hava güzel.

It's impossible.

O imkansız.

It's lunch time.

Şimdi, öğlen yemeği zamanı.

It's lunch time.

Öğle yemeği zamanı.

It's not so far.

O kadar uzak değil.

It's OK with me.

Benim için sakıncası yok.

It's okay to go.

Gidebilirsiniz.

It's sweltering.

Hava bunaltıcı.

It's time to go.

Gitme zamanı geldi.

Jack isn't here.

Jack, burada değil.

Jane was fuming.

Jane kızgındı.

Jim is Canadian.

Jim Kanadalıdır.

John works hard.

John sıkı çalışır.

Kate has a cold.

Kate soğuk almış.

Keep it in mind.

Aklınızda bulundurun.

Keep on smiling.

Gülümsemeye devam edin.

Keep the secret.

Sırrı saklayın.

Ken has made it.

Onu Ken yaptı.

Ken looks happy.

Ken mutlu görünüyor.

Ken's turn came.

Ken'in sırası geldi.

Kumi made a box.

Kumi bir kutu yaptı.

Large, isn't it?

Büyük, değil mi?

Leave him alone.

Onu yalnız bırak.

Leave Tom alone.

Tom'u yalnız bırak.

Lemons are sour.

Limonlar ekşidir.

Let me check it.

Onu kontrol edeyim.

Let me go alone.

Ben yalnız gideyim.

Let me help you.

Sana yardım edeyim.

Let me see that.

Onu görmeme izin ver.

Let me see that.

Şunu görmeme izin ver.

Let's eat lunch.

Öğle yemeği yiyelim.

Let's eat sushi.

Suşi yiyelim.

Let's fly kites.

Uçurtmalar uçuralım.

Let's go by bus.

Haydi otobüsle gidelim.

Let's go by car.

Araba ile gidelim.

Let's rest here.

Burada dinlenelim.

Let's stop here.

Burada duralım.

Let's try again.

Tekrar deneyelim.

Let's turn back.

Geri dönelim.

Look at the cat.

Kedi'ye bak.

Look behind you.

Arkana bak.

Make it smaller.

Onu daha küçük yap.

Mary helped Tom.

Mary Tom'a yardımcı oldu.

May I go to bed?

Ben yatağa gidebilir miyim?

May I cut in?

Sözünüzü kesebilir miyim?

May I try it on?

Bunu deneyebilir miyim?

Maybe he's dead.

Belki de öldü.

Mike sings well.

Mike iyi şarkı söylüyor.

Mike sings well.

Mike iyi şarkı söyler.

My dog is white.

Köpeğim beyaz.

My father is in.

Babam içeride.

My father walks.

Babam yürüyüş yapar.

My hat blew off.

Şapkam uçtu.

My name is Jack.

Benim adım Jack.

Never tell lies.

Asla yalan söylemeyin.

Nice to see you.

Seni gördüğüme sevindim.

No one can tell.

Hiç kimse söyleyemez.

No, I didn't go.

Hayır, gitmedim.

Nobody likes it.

Kimse ondan hoşlanmıyor.

Open the bottle.

Şişeyi aç.

Open your mouth!

Ağzını aç!

Pass me the pen.

Kalemi bana iletin.

Please be quiet.

Lütfen sessiz olun.

Please call him.

Lütfen onu ara.

Please fix this.

Lütfen bunu tamir edin.

Please hurry!

Lütfen acele et!

Please sit here.

Lütfen burada oturun.

Please take one.

Lütfen birini alın.

Please, tell me.

Lütfen söyle bana.

Prices are high.

Fiyatlar yüksek.

Put on your cap.

Şapkanı giy.

Repeat after me.

Benden sonra tekrarla.

See you about 7.

Yedi gibi görüşürüz.

Send it by mail.

Posta ile gönder.

He admired her.

Ona hayran oldu.

She forgave him.

O, onu bağışladı.

She got up late.

O geç kalktı.

She had a radio.

Onun bir radyosu vardı.

She is a runner.

O bir koşucu.

She is a typist.

O bir daktilo memuru.

She is graceful.

O şıktır.

She is not tall.

O uzun boylu değil.

She is very sad.

O çok üzgün.

She looked away.

O yüzünü çevirdi.

She married him.

Ona evlendi.

She pinched him.

O ona çimdik attı.

She scolded him.

O onu azarladı.

She slapped him.

O onu tokatladı.

She stabbed him.

O onu bıçakladı.

She talks a lot.

O çok konuşur.

She tempted him.

O onu baştan çıkardı.

She tied him up.

O ona bağlandı.

She took it off.

Onu çıkardı.

She went inside.

O içeri girdi.

She woke him up.

O onu uyandırdı.

She's assertive.

O iddialıdır.

He's depressed.

O depresyondadır.

She's my sister.

O, benim kız kardeşim.

Shut your mouth.

Kapa çeneni.

Silk feels soft.

İpek yumuşaktır.

Sit up straight.

Dik oturun.

That car is his.

O araba onun.

That is a table.

Bu bir tablodur.

That is her car.

O, onun otomobili.

It is unfair.

Bu adil değil.

That's a relief.

Bu bir rahatlama.

That's about it.

Bu onun hakkında.

That's my fault.

O, benim hatam.

That's not real.

O gerçek değil.

That's not true.

O doğru değil.

She's awesome.

O korkunçtur.

That's too much.

O çok fazla.

That's very big.

Şu çok büyük.

The boy is kind.

Çocuk naziktir.

The cup is nice.

Fincan güzel.

The dog is dead.

Köpek ölüdür.

The door opened.

Kapı açıldı.

The engine died.

Motor durdu.

The fire is out.

Ateş söndü.

The leaves fell.

Yapraklar düştü.

The light is on.

Işık açık.

The man blushed.

Adam kızardı.

The room is hot.

Oda sıcak.

There's no soap.

Sabun yok.

These are birds.

Bunlar kuştur.

They are actors.

Onlar aktördür.

They are melons.

Onlar kavun.

They are pilots.

Onlar pilotturlar.

Those are nice.

Onlar güzel.

They drink coke.

Onlar kola içerler.

They greeted me.

Onlar beni selamladı.

They live apart.

Onlar ayrı yaşarlar.

They live there.

Onlar orada yaşıyor.

They seem happy.

Onlar mutlu görünüyorlar.

They'll kill me.

Onlar beni öldürecek.

This dog is big.

Bu köpek büyük.

This is for you.

Bu sizin için.

This is her pen.

Bu onun kalemi.

This is my book.

Bu benim kitabım.

This is my desk.

Bu benim masam.

This is the end.

Bu sondur.

It's too large.

Bu çok büyük.

It's not mine.

Bu benim değil.

Time is wasting.

Zaman boşa geçiyor.

Tom almost died.

Tom neredeyse ölüyordu.

Tom ate quickly.

Tom çabucak yedi.

Tom called Mary.

Tom Mary'yi aradı.

Tom came by car.

Tom araba ile geldi.

Tom felt guilty.

Tom kendini suçlu hissetti.

Tom felt hungry.

Tom aç hissetti.

Tom felt lonely.

Tom yalnız hissetti.

Tom felt uneasy.

Tom huzursuz hissetti.

Tom fooled Mary.

Tom Mary'yi aptal yerine koydu.

Tom got a raise.

Tom'un bir zammı var.

Tom got his way.

Tom istediğini yaptırdı.

Tom got nervous.

Tom sinirlendi.

Tom got shot at.

Tom'a ateş edildi.

Tom had jet lag.

Tom'u uçak tutmuştu.

Tom had no food.

Tom'un hiç yiyeceği yok.

Tom has a cough.

Tom öksürüğü var.

Tom has hiccups.

Tom hıçkırığı var.

Tom hugged Mary.

Tom Mary'ye sarıldı.

Tom is divorced.

Tom boşanmış.

Tom is my buddy.

Tom benim arkadaşım.

Tom kicked Mary.

Tom Mary'yi tekmeledi.

Tom killed Mary.

Tom Mary'yi öldürdü.

Tom kissed Mary.

Tom Mary'yi öptü.

Tom let Mary go.

Tom Mary'nin gitmesine izin verdi.

Tom let me down.

Tom yüzümü kara çıkardı.

Tom looks bored.

Tom sıkılmış görünüyor.

Tom looks tired.

Tom yorgun görünüyor.

Tom looks young.

Tom genç görünüyor.

Tom needs a job.

Tom'un bir işe ihtiyacı var.

Tom seems happy.

Tom mutlu görünüyor.