1. zor
Dün bize verdiğiniz görev çok zordu.
Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.
Bu zor.
Bu kitabı okumayı bir haftada bitirmek gerçekten zor.
Patronum zor işi bana verdi.
Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak.
Ben, onun bileti almasının zor olduğunu düşündüm.
Çözmesi zor bir problemdi.
Çince eğitimi zor gibi görünse de, düşündüğünüzden daha kolaydır.
Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.
Zor durumlarla başa çıkamıyor.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
Bu zor durumla kim baş edebilir?
Tom her zaman öyle kısık sesle konuşur ki ne söylediğini ben zar zor anlayabiliyorum.
2. şiddetli
Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
Ben bütün gün bilgisayar ekranı önünde otururum, bu yüzden elektro-manyetik dalgalar tarafından oldukça şiddetli şekilde bombardıman edilirim.
Hava çok şiddetli soğuk.
Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
Rüzgar şiddetli esiyordu ve daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.