1. kötü
Kötü hissettim.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
Ben ona biraz nasihat vermeye çalıştım fakat o bana şiddetle kötü davrandı.
İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
Tom, Fransızcayı İngilizceden daha kötü konuşur.
Etin tadı kötü.
Birçok asker savaşta kötü yaralardan acı çekti.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500.
Kötü hasat büyük gıda sıkıntısına neden oldu.
O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
Eurovision'un en kötü şarkısı birinci, en iyi şarkısı sondan ikinci oldu. Ne bir saçmalık!
Çamaşır makineni nasıl buluyorsun? " O kadar kötü değil."
土耳其 单词“slikts“(kötü)出现在集合中:
Rakstura īpašības turku valodā